Her şey Citibank ekstremi elime alınca başladı.. Cuma günü, hem de evlilik yıldönümümüz günü!! Sanki Tanrı’nın bir armanıydı bu.. Biriken Puanlarımla ne yapabilirim diye aradım, yetkiliyi.. Bilet alabilirsiniz dediğinde bavulum hazırdı zaten.. Nereye olduğunun hiç bir zaman bir önemi olmadı , benim için.. Amerika ‘da olur, Marmaris’te , Bodrum ‘da.. Yanınızda sevdiğiniz, daha da önemlisi, anlaştığınız biri olması.. Ve bu süpriz yolculuk Cumartesi sabahı ;iç hatlarda ki Garanti Lounge ‘da harika bir kahvaltı ve gazete keyfi ile başladı. Sonra da , Atlas Jet’in 09.30 seferli uçağı ile ver elini Bodrum.. Yolculuk süper!! Arasıra sert esen rüzgarın etkisi ile sallanan uçak, tabi ki hemen son uçak kazasını çağrıştırsa da, problem yok..Tekerlekler açılıyor, sakin bir inişle Bodrum’dayız.
Yemediğimiz sandviçleri sırt çantamıza yerleştirip, iniyoruz uçaktan.. Atlas Jet sağolsun, bizim için bir de ücretsiz servis hazırlamamış mı!! Çok keyifliyiz..Bu fırsatı değerlendirip, ne yapıyoruz?? Servisin gittiği en uzak noktada iniyoruz.. Turgutreis pazarı yakınında, 2 sırt çantası ile indiğimiz yerden 2 saat sonra dönerken, ellerimiz ve kollarımız dolu olarak , minibüs beklerken buluyoruz kendimizi.. Pazar;harika, renkli keçe paspaslar, tarçın çubuklarla süslenmiş nazarlıklar ve daha nice el işleri..Ev yapmımı reçeller..(Ben mandalin aldım.10.-tl) Zarif , renkli çiçek buketleri (sadece 1.-TL) Ara ara yağan sağnak yağmur da olaya renk katıyor tabi.. İnsanın birbirine daha bir sokulası geliyor..:))
Turgutreis hareketli.. Parti arabalarından yükselen şarkılar, türküler.. Her yer de asılı rengarenk bayraklar.. Sık sık yağan sağnak yağmur’un ardından açan güneş , öylesine güçlü ki, iliğiniz, kemiğiniz ısınmıyor, yanıyor adeta..Her şey hoş.. yalnız ellerimizdeki yükler , yürüdükçe ağırlaşıyor… 3.30 krş verip Bodrum merkeze geliyoruz minibüsle hemen..Ver elini Grup otel.. Bakımsız olan odalara, merkezi olması, manzarası ve reception daki görevlinin nazik davranışları sayesinde, her zaman olduğu gibi katlanıyoruz. Oda+ kahvaltı: 50.-TL (ama sezonda 90.-TL.) Sırtımızı ve ellerimizi boşaltıp, hemen aşağıya limana , bira içmeye iniyoruz.. Hiç bu kadar keyifli olmamıştı bira.. İşte O an; Deniz, güneş, bira, fındık , atlas jet sandviçleri ve sevdiğimden ibaretHAYAT..
Kahveler; tıklım tıklım, insanlar cıvıl cıvıl, etrafımızda sandviçimizi paylaşmaya gelen efendi sokak köpekleri ..
Ve biz Keyfini çıkartıyoruz bu anların.. Güneş gider gitmez ortalık buz gibi oluveriyor birden.. Hemen boşalıyor kahveler, doluyor kapalı yerler..
Akşama dek zaman geçiriyoruz,sokaklarda.. Gözlerimiz denize, tenimiz güneşe doyuyor.. Sıra midemize gelince , hemen gidiveriyoruz Berk balığa.. Halikarnas diskoya yakın konumlu olan Berk Balık, yazın olduğu gibi, yine tıklım tıklım.. Dışarıda ki sobanın altına bile razı insanlar.. Biz azimle , içeriyi bekliyoruz.. Beklemek de keyifli, sizi neyin beklediğini bildikten sonra.. Kavuşacağımız lezzetleri hayal edip, ada çayımızı yudumluyoruz dışarıda.. Mezeleri seçiyoruz tek tek, özenle.. Hepsi otlu.. İçerideki masalarda muhabbet koyu, 30 dakikayı geçiyor, bekleme süremiz. Ama mutlu son.. Masamızdayız, 20’lik yeşil efemiz, mezelerimiz ardından tavada çıtırdamış minik balıklarımız..Sonrasında yediğimiz Izgara levrek.. Ve finalde ki ikram olan İrmik tatlısı mükemmel (iki tabak yediğimi itiraf ediyorum).. Herşey öylesine güzel ki, ben sanki 70’lik rakı içmişcesine sarhoşum …:)) (Berk ‘de fiyatlar makul, içki herzaman ki gibi pahalı)
Sonra ver elini yıldızların altında yürüyüş yapmaya.. Tabi bereler kafada, eller birbirinin cebinde .. Gece 02.00 sularında uyuyoruz artık , baygın ama gülümseyen ifadelerle..
Sabah’ın ilk ışıklarıyla da uyanıyoruz, kısacık tatile bir çok şey sığdırmak için.. Güzel bir kahvaltının ardından , limanda,bisiklete binen insanlar, çocuk pusetleri ile dolaşan anne babalar, balık satan balıkçılar, özgürce güneşin tadını çıkaran kedi ve köpekler ve kuş cıvıltıları eşliğinde, biz yürüyüş yapıyoruz.. Ara sokaklara dalıp, bol bol fotograf çekiyoruz..Ne bulsam çekiyorum ama, taşları, taşların arasından çıkan otları, ağaçdaki, damdaki kedileri, kapıları, pencereleri.. ama herşeyi.. Ve birbirimizi..Sen beni , ben seni misali.. Yaşlı bir köylü kadını çekiyorum gizlice.. azar işitiyorum, ardından.. ” Nereye götcen beni , çekip te ” diyor.. Ben de ” teyze seni değil, sokağı çekiveriyom ” deyiveriyorum, Kocaman bir yalan söyleyerek..Çok eğleniyorum, çok..
Halikarnas tarafına da yürüyoruz, ta ki yol bitene , biz tükenene kadar..Bu arada beyaz taşlar topluyorum, daha da doğrusu çalıyorum bir kaç tane..Ama valla boyamak için, sanat adına, kötü bir niyetim yok ki.. Ayaklarımız artık bizi çekemez bir hale gelip, kocam ” beni sırtında taşırmısın ” diyene dek yürüyüp, dönmek için minibüse biniyoruz..3.30krş. Artık gezilecek yollar, çekilecek fotograflar bitince aklımıza Pizza yemek düşüyor tabi. Adres; Sünger restoran.. Lezzet süper.. Riske girmiyoruz, yeni bir yer denemek için, çünki zaman kısıtlı.. Yemek sonrası koşarcasına yetişiyoruz, Atlas Jet Servisine ve 18.00 uçağı ile dönüyoruz köyümüze .. Mutlu , mesut, aşşkımız katlanmış olarak..