CUNDA :
İki günlük Cunda gezimizden gülümseyen yüzlerle ayrıldık. Ayvalık’ ı Cunda’ya bağlayan ilk boğaz köprüsünden geçtikten sonra adadaki genel huzura sizde kapılıyorsunuz. Eski taş evlerin görüntüsü, zeytin ağaçları ve masmavi deniz insanı büyülüyor. Adadaki en merkezi yerdeki eski bir yapı olan Atün Pansiyon; fiyatı, temizliği ve sahiplerinin efendiliği ile gerçekten kalınabilecek brahatlığı ile ir yer. Odalarında duş ve tuvalet de mevcut. İki kişi Oda fiyatı 35 milyon. Üstelik akşamın canlı hayatına sadece 5 adım mesafede. Gönül rakınızı içip, çakır keyif olabilirsiniz.
İlk gece Bahtiyar Balıkçı’ da yediğimiz yemekler lezzeti, fiyatları ve garsonlarının hizmeti ile tavsiye edilir. Deniz börülcesi, kabak çiçeği dolması, papalina…isterseniz yemek sonrasında dondurmalı lokma tatlısı da getirtiyorlar, bunları mutlaka yemelisiniz.. Rakı, mezeler ve balık ile kişi başı 25 milyon civarında.. Adadaki en popüler balık Papalina.. Sabahın erken saatlerinde papalina ..papalina ..diye bağıran balıkçıların sesleri çınlıyor sokaklarda..
Yemeğinizin ardından sahilde ufak bir gezinti yapmanızı ve rüzgar çanlarının sesleri eşliğinde alışverişin keyfine varmanızı öneririm. Çok güzel şeyler var..örtüler..nazarlıklar..
Sakın olaki tarihi ‘Taş Kahve’ de bir ada çayı içmeden de uykuya dalmayın..
Gece, gündüzün verdiği huzur ve mutlulukla uyunan güzel bir uykudan sonra, sabah güneş fazla yükselmeden adanın dar, taş sokaklarında bir yürüyüş yapın , bu sokaklar bir de bakmışsınız sizi aşıklar tepesine kadar götürüvermiş…Tepeden tüm adayı seyredebilirsiniz.. Sonra sizi muhteşem bir Cunda Kahvaltısı bekliyor..İçinde neler mi var..neler yok ki.. Bal, zeytinyağlı, pul biberli, kekikli zeytin, tereyağ, vişne reçeli, beyaz peynir, köy yumurtası (bence yağda yumurta isteyin, yumurtalar o kadar taze ki haşlanmışını soymak biraz güç oluyor) ve süper bir ekmek..
Kahvaltıdan sonra Denize girmek isterseniz, merkezden yaklaşık 3 km.uzaklıkdaki ORTUNÇ’u tavsiye ederim. Sahibi Orhan Tunç bey ve eşi Devlet Opera sanatcısı.. Sanat zevklerini işletmelerine yansıtan son derece titiz bir çift. Denizi muhteşem.. Ahşap iskelenin üzerindeki bar inanılmaz keyifli.. İsterseniz ağaçların altında çimenlere uzanıp tavla oynayabilirsiniz. İsterseniz sessiz sakin bir ortamda denize girebilirsiniz..Ve günün bu güzel ortamda nasıl geçtiğini anlamayacağınıza eminim.. Akşamüzeri beş çayında Orhan Bey’in eşinin yaptığı kek ve çay ise ayrı bir keyif katıyor güne..
Akşam balık yemek istemezseniz, alışveriş caddesinin bir arkasındaki UNO’ yu tavsiye edebilirim.. Hoş bir aile işletmesi. Lezzetleri güzel, kiremitte köftesi harika. Deniz mahsullü pizzasını yemeyin derim balık cenneti adada pizzanın içinde sadece dondurulmuş karides var.. Aslında bunu kaldırmalarının belki de daha doğru olacağı önerisinde bulunacaktım ama akşamın ilerleyen saatlerinde gitmemize rağmen o kadar hoş karşılandık ve iyi hizmet gördük ki , onların gözlerinden de günün yorgunluğu okunuyordu ve yapamadım.. Yemeğin ardından elmalı ılık bir tart ve kahve geldi .. Mutlaka deneyin ..
Ada’ da kamp yapmak isterseniz ADA Kamping gerçekten konumu ve şirinliği itibari ile tatmin edici.. Denize sıfır, zeytin ağaçlarının altında, önünde restoranı olan güzel bir işletme. Karavanınız var ise günlük 10 milyon kira bedeli + şahıs başı 7 milyon + elektrik için de 5 milyon ödemeniz gerekiyor..
Tavsiye:
• Ada nın taş sokaklarında yürürken fotograf makinanızı yanınıza almayı unutmayın..
Üzüntülerimiz
• Sabahın erken saatlerinde lokantaların yerlerini kova kova sularla yıkıyorlar fakat işin kötüsü bütün pisliği denize süpürüyorlar.. O denize bakıp içim acıdı. Neden diye sordum; Abla bu hep böyle yapılıyor dedi.. Bu hepi birini değiştirmesi gerekiyor sanırım.
• Ada sokaklarındaki çöp bidonlarından sokaklara çöp suları sızmış ve sokaklar biraz pis kokuyor.
• Lokantaların arasındaki beton duvarlar beni çok üzdü. Kim nereye kaçacak . . kimin müşterisi kime karışacak .. Hoş karışsa ne olur .. Bırakın insanlar kaynaşsın .. Daha çok yesin içsin dostluğun verdiği hazla .. Ve çiçekler yerine neden beton demekten kendimi alamıyorum ..
• Lokantaların, kafelerin hepsinde aynı dekorasyon, nerede o yaratıcılığımız! Neden farklıyı ve daha güzeli aramıyoruz. Bütün aydınlatmalar ev tipi.. Neden hasırlardan, doğanın nimeti kabaklardan, kurumuş palmiye yapraklarından faydalanmıyoruz ..
• Masaların üzerinde akşama kadar yenen tüm şeylerden eser bulunan örtüler yerine, neden her müşteriye özel altı naylonlu, estetik kağıt örtüler koymuyoruz.. Hepsi maliyet demeyin.. İnsanlar, keyfini kaçıracak bir masa örtüsü yerine, belki de en fazla 1 milyon tutacak bir maliyetten kaçmazlar.. Buraları esnafın ekmek teknesi, bence onlarda kaçmasa iyi olur..