Blog

Cunda 2011..

Pazartesi, Nisan 14th, 2014

6PK

Her şey Markapon da çıkan bir ilan ile başladı..Aceleci ruhum bir an da karar verdi Cunda ya gitmeye.. (benim bu halime alışkın ve beni kırmayan kocama da sonsuz teşekkürler..) Ayvalık da Fatih Aşık ‘ın Çapa Konuk Evi idi , ilan daki .. 3 gece 4 gün iki kişi , Oda kahvaltı 312.-TL . Paketin içerisinde 1 günlük tekne turu, Cunda adasındaki Lyra restoran da 1 akşam yemeği, yine Cunda Adasında Reyhan Hanım ‘ın Vino Şarap evinde ,1’er  kadeh şarap ve yanında peynir tabağı.. Evde kalmak daha masraflı.. Kaçırılamazdı bu fırsat.. Perşembe akşamı , 22.00 da Yeşilyurt dan yolan çıkıp, Tekirdağ da köfte molası verip , toplam 7 saat de Ayvalık ‘ a vardık. Mareşal Çakmak 12.caddede yer alan Çapa Konuk evini kolayca bulup ve Fatih bey tarafından kapıda karşılanıyoruz., henüz yeni açılmış bu mekan..İstanbul lu bir genç tarafından..Belki de biz ilk resmi konuklarıyız, arkadaşlarından sonra.. . Kendisi web tasarımı ve baskılı t-shirt ler yaparken, bu iş nereden aklına gelmiş bilinmez. Ancak işinin çok zor olduğunu baştan söylemem gerek. Bir kadın eli değmeden , bu iyi niyetli gencin bu işin altından kalkması zor az..çok zor.. Toplam 5 odası bulunan Konuk evinde, kapılarda kilit yok, temizlik Ehh.. WC nin kapısı kalk gidelim durumunda, yerlere konan kilimler, kabus.. her yer de kapama yapmak adına örtüler, örtüler..

Biz odamıza yerleşirken ve birazda dinlenirken, Fatih bey arkadaki minik bahçesinde bize kahvaltımızı hazırlıyor. Ekmek, peynir., reçel ve börekden oluşan  kahvaltıda ki zeytin tamamen kabus..Zeytin cenneti bu mekanda bunu nasıl başardığını bende bilmiyorum.

Ancak iyi niyeti ve kibarlığı karşısında Fatih bey e herhangi bir şikayette bulunmak mümkün olmuyor.. Biz çaresizlik içerisinde mutlu olmayı öğreniyoruz.

İlk günümüzde Ayvalık sokaklarında yürüyüp, fotograf çekip Cunda ya geçiyoruz. Sn. Rahmi Koç un katkılarıyla yapılan, Sn. Muhtar Kent in anne ve babasının adını taşıyan eski şapel , bir kütüphaneye dönüştürülmüş. Önünde muhteşem manzaralı bir kafesi de bulunan bu mekanda zaman geçirmemek imkansız.Biz de kendimize, içerisinde nane yaprakları, 1 dilim elma, 1 dilim portakal ve 1 kiraz bulunan harika bir limonata söylüyoruz ve Her yudumundan keyif alarak , manzarayı doyasıya seyrediyoruz.

Ardından Adanın sessiz sakin sokaklarını geziyoruz, yavaş yavaş. Sonrasında da Patriça ya doğru yola çıkıp, 1.köyü geçtikden sonra bir sürpriz ile karşılaşıyoruz. SOBE.. Dışarıdan minik taş bir kulübe ve güzel düzenlenmiş yemyeşil  bahçeden oluşan işletme ye çekinerek giriyoruz.. Özel bir kulup tarzında görünen bu mekan ın herkese açık olmadığını düşünerek..Ama sıcak bir karşılanma, tedirginliğimizi yok ediyor. Bahçede Zeytin ağaçları altında , hoş ahşap şezlonglar.. hasır şemsiyeler..Güzel bir hamak.. büyük ahşap bir masa ve üzerinde çiçekler.. Minik taş kulübenin içerisi mutfak, önünde ise, hoş bir kafe.. Menüsü gayet net, fiyatları makul.. Denizi de çok güzel.. Mekanın hemen her noktasından zevk sahibi kişilerin elinde olduğu belli.. Tüm günü burada geçirmek mümkün, hoş duygularla ayrılacağınız da kesin..

Yoğun bir gün geçirdikden sonra , yol yorgunu olduğumuzu yok sayıp yemeğe çıkmaya kararlıydık bu akşam. Tam  iki dirhem bir çekirdek hazırlanmış, son canımız ile pansiyondan çıkarken, Fatih bey bizi terasa , bir duble rakı içmeye davet ediyor.. Yanında kavun ve peynir ile gökyüzündeki gün batımı renklerine şahit olmak harika.. Bu manzara eşliğinde , 1 duble rakı ile , kendinizi 5 yıldızlı bir mekanda hissedebilirsiniz.. Tabi bu ikramın ardından yemek yemekden vaz geçip , yine paketin içerisinde bulunan, Cunda adasındaki Vino kafe de peynir tabağı ve şarap hakkımızı kullanıyoruz. Burası ilginç bir yer.. Oldukça kalabalık.. ama ardındaki başarıyı anlamak için belki de daha çok zaman geçirmek gerek.. İkram edilen şarap son derece kötü.. peynirler lezzetli ama , oda mı olmasın artık.. Masada bir peçete bile yok.. Sokak güzel, müzik güzel, seçilen renkler güzel.. O kadar..

Gün gece yarısından sonra sona eriyor bizim için.. Odaya döndüğümüzde sivrisinek vızırtılarıyla biraz irkilsek de gözler uykuya teslim oluyor, istemeden.

2.gün

Sabah muhteşem diyemeyeceğim kalvaltının ardından, Satın aldığımız paketin en iyi kısmının, 2 gün çıkacağımız tekne turu olduğunu hiç tahmin edemezdim.. Bu turun, vur patlasın çal oynasın şeklinde olduğunu düşünüp,önem vermemiştim bile..  Kalabalık bir grup içerisinde sonuna kadar açılan müzik eşliğinde çılgınca eğlenen yada kendini eğlenmeye mecbur hisseden insanların arasında bir çare ,zavallı olarak akşamın olmasını ve karaya çıkmayı ip ile çeken biri olarak hayal edip kendimi , hep kaçtım bu tür etkinliklerden..Ancak bu süperdi.. Veysel kaptan ın orta boy teknesini organize etmiş, Fatih bey..Son derece nazik bir karşılama ile bindik tekneye.. Tıklım tıkış bir durum da yoktu ortada.. Herkese düşen  bir değil , birkaç yer vardı.. ister gölge, ister güneş..toplam da 20 kişiyiz. Rüzgarın sesini bastırmayan müzikler eşliğinde yol alıyoruz.. İncir altı.. Akvaryum.. Ortunç.. uğrak yerlerimiz. Tüm koylarda , serin sularda bol bol yüzme imkanı..Ardından balık ve salatadan oluşan harika bir öğle yemeği.. Her şey bol ve temiz..Bu satırları teknenin güvertesinde saçlarımı ve ruhumu rüzgara teslim ettiğim anlarda yazıyorum..

Tekne turunun sonunda ki, Cunda Adasında 55 dakikalık bir  konaklamada Bonus oldu bizim için.. Zira akşam üzeri saatlerinde ilk kez geliyoruz buraya.. Limandan sakızlı dondurmalarımızı alıp, vurduk kendimizi ara sokaklara..Epeyce tırmanıp bol bol fotograf çekiyoruz tabiki.. Derken Kuleli Pansiyon un önünden geçerken zilini çalıp, içeriyi ziyaret ediyoruz .. Son derece hoş bir mekan. Yaz aylarında Rezervasyon şart.

Sokakların büyüsüne kapılıp gittiğimizden , tekneye son dakika koşarak yetişiyoruz..

Akşam ki planımız paketin içinde satın aldığımız, Lyra restoran da yemek yemek. Tekne dönüşü rehaveti üzerimize çökmeden aceleyle hazırlanıp, Saat 22.00 civarı ancak gelebiliyoruz, neyse ki buralarda normal.. Hayat geç bitiyor..Kuponumuzdaki menü ; çupra, salata ve rakı dan oluşuyor. Ama biz eklentiler yapıyoruz. Önden,  kabak çiçeği dolması, deniz fasulyesi ve ızgara kalamar istiyoruz.. Çupra ya her ne kadar baştan burun büktüysek de ,geldiğinde , bir çatal aldıktan sonra fikrimiz değişti.Ve Çupra dan özür diledik sessizce.. Mekanda hemen her  şey çok lezzetliydi..

Geceyi ,  taş kahvede içilen çay ile sonlandırıp, pansiyonumuza dönüyoruz.

3.günü

Bu sabah, Çapa konuk evine yeni konukların gelmesiyle  Fatih bey i aldı bir telaş.. Kimine teras da , kimine bahçede kahvaltı sunmak için parçalanıp durdu.. Onun bu koşuşturmacasına kapılıp, yardım etme isteği içinde olmamanız imkansız. Umarım bu genç girişimci Fatih beyin yolu açık olur, eksiklerini tamamlar ve iyi bir konuma gelir.

Neyse ki bizim son günümüz .. Kalabalık da banyo kapmaca oldukça zor oluyor çünki.

Kahvaltının ardından yine kendimizi atıyoruz yollara, denizlere.. Badavut plajını çok beğeniyoruz.Kumsal sakin, denizi çok güzel.. Arkasında yeşilliklerin altında oturabileceğiniz kafeleri mevcut.

Güneşi, tabiî ki Şeytan sofrasında batıyoruz.. Son derece keyifli geçiyor, batış dakikaları.. Kalabağın arasındaki gelin de sürpriz oluyor ve hemen fotograf kareme giriyor..

Akşam yemeği için Cunda adasındaki  arka  meydan daki  balık lokantalarından birini seçiyoruz.. Keyifli, lezzetli ama biraz da serin hava eşliğinde.. Rakıdan mı, adanın havasından mı , bilinmez tatlı bir sarhoşluk sarıyor bedenimi..

Ve odaya döndüğümüzde, ne odadaki sivrisinekler, ne sıcak, nede gıcırdayan yer tahtaları beni rahatsız edebiliyor..Huzur içerisinde uyuyorum..Taki sabah parke taşlı sokakdan hızla geçen at arabasının nal seslerine kadar.. 

 

Ayvalık dan izler;

·        Etrafda çok fazla satılık ev var. Fiyatlar 30-40 bin TL arasıda. Tabi mahalleye göre artış gösteriyor.

·        Esnaf süper, sohbet etmeyi ve ikramı seviyor.

·        Sokaklarda 3 gün boyunca çöpçü görmek mümkün olmadı. Gerçi Yunan adalarında göremiyorsunuz ama, her sabah herkes kendi önünü yıkıyor.

·        Sokak muhabbetleri hemen her yerde…

·        Sokak da yapılan sünnet düğününde , keşkek döven , davul zurna çalan halk , içten bir davet yapıyor bize….

·        İstanbul dan gelip , burada yaşamayı tercih edenler, son derece mutlu.. Orada 10 kazanıp 10 yerken , burada 1 kazanıp, 1 yiyiyoruz.. Sağlımız , huzurumuz da ekstrası diyorlar..

·        Kafe Karamel, son derece zevkli ve şirin bir yer.. Ancak Düğün Pastası yapmaya yoğunlaşmış olan Yasemin hanım ın mekanında bir kahve bile içmek mümkün olmadı.;,((

 

Adadan izler;

Cunda da ilişkiler daha ticari..

Arka sokaklardaki kafeler pahalı..

Dar , taş sokaklar da yürümek mükemmel..

Evlerin renkleri, hele bir de gün batımında harika..

Çarşısında özel , butik bir şey bulmak imkansız.. Sıradan hediyelikler çoğunlukda..

Butik oteller in hemen hepsi, çok şık ve özenli..Fiyatlarda ona göre yüksek tabi ki..

Balık restoranlarında meze çeşitleri çok fazla, hemen hepsi taze ve lezzetli..

 

Yorum Bırakın.